9 Ocak / 5 Şubat 2025 - Pınar Kanber
Kervansarayların İzinde
Sanat benim için sadece mutlu etme aracı değildir aynı zamanda gerçeklerle yüzleşme, düşündürme, sorgulama aracıdır. Her zaman söylemek istediğim söz ve anlatımcı olgu, üretim süresince itici bir güç olur.
Resimlerimin kaynağı hep yaşam ve yaşamın sürekliliği içindeki zaman kavramları olmuştur. Geçmiş bilinçaltına birikmiş izlenimler ile şimdikinin birleşimi olan bir dünyayı yansıtmak isterim.2005 yılında İpek Yollarındaki Selçuklu Kervansarayları üzerinden tarihsel ve kültürel bir araştırma içerisine girdim. Kilometrelerce gidilen yollar, görülen ve araştırılan 120 Kervansaray sonucunda oluşan duygu yoğunluğu ile çalışmalarıma başladım.
Anadolu coğrafi konumu nedeni ile her zaman bir geçit ve köprü görevi görmüştür. Doğunun ipeği, baharatının ve diğer ürünlerinin kervanlarla Batıya taşınması, Çin’den Avrupa’ya uzanan ve bugün İpek Yolu olarak adlandırılan ticaret yollarını oluşturulmuştur. Bu yollar üzerinde ticareti geliştirmek ve yolların güvenliğini sağlamak amacı ile 30 – 40 km. aralıklarla kervansaraylar kurulduğunu görüyoruz. İçerisinde barınma, yemek, aşevi, mescit, nalbant, ticari eşyalar için depolar, araba tamirhaneleri, hastane, kütüphane, hamam, ayakkabı tamircisi, eczane, hayvanlar için yem ve veteriner ve hatta defin hizmetlerinin bile verilmiştir.
Çalışmalarımın ilk durağı 1150 yılında Selçuklu Sultanı I.Mesut tarafından yapılan Alayhan, Anadolu’da yapılan ilk kervansaray ve Selçuklu mimarisinin en önemli simgesi olan çift gövdeli tek başlı aslan figürünün taşıyan ilk kervansaraydır. Fakat tarihi miras olarak adlandırdığımız bu Kervansaray ve diğer gördüğüm Kervansarayların yok olmaya mahkum olması, taşlarının kullanılmak için yıkılmaları, ortalarından yolların geçmesi ve bir çoğunun tamamen tahrip edilmesi ve yerlerinin bile bilinmemesi beni çok etkiledi. Yüreğimdeki bütün devinimler, gizler, duygular ve dışavurumlar ile onları resmetmeye başladım. Resmi araç olarak kullanarak geçmişi vurgulamak ve Kervansarayların varlığına farkındalık yaratmak istedim.
Yeni sergim “Kervansarayların İzinde” de güncel olandan hareketle geriye doğru bakarak, Selçuklu Kervansaraylarının verilerini birleştirici öğelerini, tarihsel ve toplumsal dönüşüm içerisinde ele aldım.
Her biri yeniden keşfedilmeyi bekleyen bu mimari formlar ve biçimleri, üst üste uyguladığım tekniklerle biçimsel yaratmayı sürdürmek ve nesneleri başkalaştırarak dönüştürerek farklı formlar yarattım. Yani her türlü etki ve oluşlar, dökme, akıtma, püskürtme, yer yer silme, kazımalar vb. etkilerden faydalandım.
Gerçekçi mimari anlayışı modern sanat düzenlemesi içinde anlatımı seçtim. Bugün ve geçmiş arasında bir anlamda görsel bir köprü kurmak amacı ile nesne ve zaman bulgusunu kullandım. Soğuk sıcak renkler, açık koyu lekeler geçmiş ve şimdiki zaman arasındaki farklılıklara göndermeler yaparken, çizgiler geçmişteki mimari formları şimdiki yaşama sıkı sıkı sarılmasına sebep olan bağların da simgesi olmaktadır. Kaderine terk edilmiş unutulmuş yok olmaya yüz tutmuş eskimiş solmuş Kervansaraylar bu sefer renklerle dile gelir. Turuncular fısıltı olur kırmızılar çığlık…
Yeniden ve yeniden üretmek onların seslerini renkler aracılığı ile duyurmak için
Pınar Kanber
28 Aralık 2024 - 16 Ocak 2025 "Lotus Gravitas" Kişisel Resim Sergisi
Günümüz Kadınlarının Aradığı Gerçeklik: LOTUS GRAVİTAS
Belma Bozkurt, çocukluk odasından dışavurduğu ‘Shades of Branches’ isimli kişisel sergisinden sonra, bilge ve yaratıcı Lotus kadın arketipini incelediği ‘Lotus Gravitas’ isimli yeni sergisinde sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Yaratıcı ve bilge kadının gücünü izleyeceğimiz ‘Lotus Gravitas’ kişisel sergisi Armada AVM’ de yer alan ,Galerim Sanat Galerisi tarafından, Ankara’ da 28 Aralık-16 Ocak 2025 tarihlerinde düzenlenecek. Kadınları en derin benliklerini hatırlamaları ve dönüşmeleri, erkekleri ise kendilerini daha iyi anlamaları için bu sergiye davet ediyoruz.
BELMA BOZKURT KIMDIR?
Sanat terapisi uygulayıcısı ve CTI sertifikalı Co-active profesyonel koç olan Bozkurt, sanat terapisi koçluğu uygulamalarıyla gönüllü çalışmalarda bulunuyor. Yurtiçi ve yurtdışı pek çok sergi ve fuarda eserleri yer alan sanatçının eserleri en son Varna, Tokyo Metropolitan Müzesi’nde ve Türkiye’de ArtAnkara, IAAF Istanbul, Artcontact, Antalya Çağdaş Sanat Fuarı ve Bodrum’ da çeşitli galerilerde sergilendi. ‘Shade of Branches’ isimli kişisel sergisini 60 eser ile Mayıs 2023’ de gerçekleştirdi. Anda farkındalık teknikleriyle sanat üretimini birleştiren sanat pratiğiyle “insan ve kadın” olma değerine temas etmeyi araştırmaktadır. “Mükemmel varılacak bir yol değil, özgün ve otantik olan ise an içinde çok keyifli bir yolculuk” sözleriyle sanata yaklaşımını ifade eden sanatçı, yarattığı zamansız atmosferle izleyiciye ruhsal bir huşu deneyimi yaşatıyor.
Belma Bozkurt’ un Lotus Gravitas manifestosu;
Arınma ve yeniden doğma anlamına gelen Lotus çiçeği, çamurlu ve bataklık bölgelerde yetişip, zorlu koşullardan sıyrılarak çiçek açmayı başarır ve görenleri kendisine hayran bırakır. Lotus gravitas kadın arketipi bilge, yaratıcı, kazanan kadının doğa ile kavuşması ve vahşi gücüne geri dönüşüdür. Amazon kadınları, Kibele gibi tanrıçalardan bu yana modern hayata ve ataerkil sisteme yenik düşen kadınların aradığı gerçeklik, lotus gravitas kadın arketipinde dönüşerek yeniden doğuyor.
Lotus gravitas arketipi pusula olursa, kadınlar hayata bilgeliği, tutkuyu, yaratıcılığı, zarafeti, yeniden doğuşu, doğurganlığı ve sezgilerinin gücünü katarak yaşamı ve kendilerini şifalandırırlar. Erkekler ise lotusun ışığı ile kendilerini daha iyi keşfedebilirler.
Günümüz global dünyasında batıdan doğuya kadar tüm kültürlerde kadınlardan peri masallarındaki gibi güzel olması beklenen bir estetik kalıp pompalanıyor. Buna maruz kaldıkça kadınlar vahşi doğal güzelliklerinden uzaklaşıyor ve özgürlükleri ellerinden kayıyor. Lotus gravitas arketipinde her kadın özünde biricik olarak bir lotus gibi görkemlidir.
Bir kadın toplumun beklediği ölçülerde hanımefendi, nazik, şirin, kibar, güzel, neşeli, dışadönük, şehvetli, başarılı, anne, eş, yönetici, yenilmez kısaca mükemmel olsa da olmasa da bu dünyaya dahil, eşit ve bu dünya için gereklidir.
Kadın bir heykel ve mermerden öte, bir toprak, hava yada sudur. Bölünemez ve değiştirmeye zorlanamaz, doğurganlığı, üretimi ve şifası durdurulamaz. Kadın bir enerjidir, bedeni sadece tini ve ruhu korur, taşır ve destekler ve dolayısıyla enerjisi ve tutkularıyla görünenin ötesidir. Lotus kadını ruhani duygu ve düşüncelere açtır ve bu besini yılmaz şekilde, üreterek kendisine vermeye hazırdır. Dibe vurunca tohum eker, zirve zamanında hasatını toplar ve her zaman kazanandır.
Lotus kadın psişesi yolunu kaybettiyse de onu tekrar parlatacak güce kendi içinde doğuştan sahiptir. Bataklık hazır olduğunda lotus ortaya çıkar, özsevgiyi ve kadının değerini hatırlatır, kadın çindeki sanatçıya erişir ve toplumu şifalandırır.
Kadınlar olarak anaerkil gücümüzün dünyayı güzelleştirmesi için Lotus özündeki tinsel varlığımızı, güç veren duygu, düşünce ve çabalara yoğunlaştırılmalı, bizi zayıf düşüren modern dünya düzenine hizmet eden beğenilme, takdir, nezaket, mükemmellik, rekabet, onay arayışı gibi döngülere girmekten uzak durmalıyız. Lotus kadını özgün, telaşsız, özgüvenli, kız neşesini yaşatan, tutkulu, bilge ve yaratıcıdır.
Bir kadın bir kişisel sergi düzenleyerek, manifesto yazarak, tüm toplumu elbette değiştiremez. Bununla birlikte değişimi ön görerek başlatabilir, işe kendi lotus gravitasını değiştirerek başlar. Kendi bedenini, ruhunu, neşesini ve en önemlisi değerini kendi kontrolüne alarak başarır.
İzleyicilerin şu soruları kendilerine sormaya başladığını duyar gibiyim; Lotus gravitasın ortaya çıkmak için ne bekliyor, neye ihtiyacı ve neden kaçınıyor? Lotus gravitasın parlaması neyle mümkün? Lotusun ile en son ne zaman yüzyüze kaldın? Neye benzer ve sana hangi duyguyu veriyor? Lotus gravitasa kavuştuğunda sen nasıl birisin?
22 Ekim / 20 Kasım 2024
Armada AVM 2.Bina Söğütözü-ANKARA / TURKEY
TAŞIN HAFIZASI
Taşın Hafızası, taşların doğa ve insanlık tarihi boyunca taşıdığı izlerin ve anlamların keşfine odaklanan bir sergidir. Yüzyıllardır tarihe tanıklık eden taşlar, sadece doğanın şekillendirdiği birer malzeme değil, aynı zamanda medeniyetlerin kültürel mirasını, inançlarını ve hikâyelerini barındıran birer sessiz anlatıcıdır.
Bu sergi, doğanın ve insan elinin birlikte şekillendirdiği taşların hafızasını sanatla buluşturuyor. Göbeklitepe’ den Roma dönemine, Selçuklu mimarisinden modern sanat eserlerine kadar taşların üzerinden geçen tarih, izleyicilere farklı zaman dilimlerinden bir yolculuk sunuyor.
Sergide bulunan Her bir eser, taşın katmanlarında biriken hikâyelerin bir yansıması olarak sergileniyor; geçmişin izleriyle bugünün sanatsal yorumu birleşiyor. Taşın yüzeyindeki ince çatlaklardan derin oyuklara kadar, her detay tarihsel bir anlatı sunuyor ve izleyiciyi zamanın derinliklerine doğru bir keşfe davet ediyor.
Sergi, taşın zaman içerisindeki evrimini, insanlıkla olan ilişkisini ve sanatçıların bu doğal malzemeyi nasıl yorumladığını gözler önüne seriyor. Taşların sessiz dili, izleyiciyi kendi hafızasında bir yolculuğa çıkarırken, aynı zamanda evrensel bir belleği de ortaya koyuyor.
21 Eylül - 16 Ekim 2024
Ankara Kültür yolu festivali
18 Mayıs - 4 Haziran 2024 Ankara
26 Ekim - 26 Kasım 2024
Amsterdam / Hollanda
7 -10 Mart 2024 ARTANKARA
10. Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı
2 - 29 Şubat 2024
Yer: Beştepe Mah. Dumlupınar Bulvarı No:6 ARMADA AVM Zemin Kat Köprü Söğütözü / ANKARA
2 - 29 Şubat 2024
MUSTAFA KÖSEOĞLU
1950 yılında Çorum’da doğdu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitirdi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde lisans tamamladı.
Biri Almanya Nürnberg’de olmak üzere, Türkiye’nin nitelikli galerilerinde 44 kişisel sergi açtı.
Çok sayıda uluslararası çalıştayda yer aldı. Kültür Yolu Festivali kapsamında Antalya’da Art Meydan çalışmasında ve birçok kez workshop çalışmalarında bulundu.
Sanatçı, akrilik ve suluboya disiplinlerinde eserler üretmektedir.
İstanbul ve Ankara sanat fuarlarında 18 kez yer almıştır.
Bir renk ve figür ressamıdır. Resmi; vazgeçilmez bir dinamizm ve desen anlayışına dayanır. Desen, kendisinin en önemli ifade aracıdır. Dinamik figürlerinde çizginin egemen olduğu anlık tespitlere, soyutlayıcı bir tavır olarak yaklaşmaktadır. Desen ve güçlü kompozisyonların egemen olduğu, dinamik figürleri imzası olmuştur.
Yurtiçi ve yurtdışı önemli koleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır.
Sanatçının Galeri M’deki bu sergisi 50. sanat yılını doldurduğu ve sanatseverlerle paylaştığı “Tuvalde Yarım Asır” adlı sergisidir.
Çalışmalarını halen Antalya’da “Köseoğlu – ART” isimli atölyesinde sürdürmektedir.
Loading....